Safran
Geçtiğimiz günlerde sevgili Hatice, Portakal Ağacı’nda sebze yatağında tavuk pişirmişti fırında… Ben tavuğu severim malum :))) her türlüsünü, ama bu tarifin en sevdiğim yönü tavuğun bütün halinde fırınlanmış olmasıydı… Genellikle parça tavuk alırım ben de çoğu insan gibi, ama bu tarifin resmini görünce bütün bir tavuk pişirme isteği geldi içime… En sonunda geçtiğimiz hafta bunu gerçekleştirdim, çok sevdiğim bir sos tarifiyle tavuğumu pişirdim bütün olarak… Bu sos, birkaç bildik sos tarifinin karışımıdır ve zaman içerisinde evdekilerin damak tadına uygun olarak geliştirdiğim bir formülü var… Tavuğunuzu, hazırladığım sosla fırında nasıl pişirebileceğinizi Yemekler linkinde bulabilirsiniz… Bu sosu kullanarak parça tavuklarınızı ya da hindinizi pişirebilir, pişireceğiniz malzemeyi bu sos içerisinde 1 gece buzdolabında ağzı kapalı bir kap içerisinde bekleterek çok daha büyük bir lezzet yakalayabilirsiniz…


Pilava gelince, o tamamen malzeme yetersizliği sonucunda ortaya çıktı diyebilirim :))) Annemin her zaman üstünde durduğu ve sık sık altını çizdiği bir konu vardır :)) “Bir hanım evindeki malzeme bitmeye yakınken yenisini tedarik etmeli ve malzeme evde hiç eksik olmamalıdır...” der, bir nevi malzeme zincirinin sürdürülmesi gibi yani :))) Ancak geçen hafta, haftasonu alışverişi ev içeri hepimizin rahatsız olması ve evde hayati bir eksik olmaması :) nedenleriyle iptal edilince, devam etmesi gereken malzeme zinciri kuru soğandan yana kırıldı ve bulgur pilavında kullanılamadı… Ben de tutturunca illa bulgur pilavı diye (zira bu soslu tavuğa en çok bulgur pilavı yakışır) pilavı evde bulunan pırasa ve mantarla yaptım, sonuç mu? Belki eve daha çok pırasa daha az kuru soğan almalı :)) Denemenizi tavsiye ederim bu güzel lezzeti de, tarifi Pilavlar linkinde… Yeni başlayan haftada hepinize işlerinizde kolaylıklar dilerim, sevgiler :)


Safran

Safran
Herşey Derya Baykal’ın televizyondaki programını izlerken başladı geçen sene…:) Programı tesadüfen yakalamıştım hem de tam ortasından…Ekrandaki hanım elinde oyun hamuruna benzer ama ondan farklı olduğunu belirttiği renkli hamurlarla bir çiçek deseni ortaya çıkarmıştı, çok etkilendim, kullandığı malzemenin “fimo” olduğunu öğrendim…Program bittiğinde bizim Mert’in oyun hamurlarını aşırıp :) küçük bir deneme yaptım bakalım yapabilecek miyim diye, eh fena olmamıştı ama çok keyifliydi ve ben dinlendiğimi hissetmiştim bu işi yaparken…Ama tabi bu ilk denememi normal oyun hamuru ile yaptığımdan saklayamazdım uzun zaman, bunun için fimo gerekliydi…O günden sonra Ankara’daki bütün büyük market ve kırtasiyelerde fimo aradım ama yoktu…Ben de birşeyi yapamaya heveslendim mi içim kıpır kıpır olur, yerimde duramaz heyecanlanırım, hamurları bulamayınca çok üzülmüştüm…Sonra 31 Aralık 2005 gecesi eşimin uzattığı paketin içinden rengarenk fimo hamurları çıktı, havalara uçtum, bulmuştu benim için onları…Dedim ya tez canlıyım ben, ertesi günü zor ettim ve hemen fimodan takılar yaptım önce, sonra aile bireylerine biblo vb. gibi küçük hediyeler…:)


Fimo, benim yemek yapmak dışındaki ikinci tutkum oldu… Safran’ın mutfağında, fırınımda pişen diğer bir hoşluk benim için… En güzel yönü de kıyafetinize göre hiç aksesuar sıkıntısı çekmiyor olmanız :)) Hamurlarla gereken tonu elde edip istediğiniz formda boncuklar üretiyorsunuz, dışarıdan belki de pahalı bir fiyata alabileceğiniz takıları evde istediğiniz renkte ve modelde yapabiliyorsunuz, ev fırınında pişirip, son dizaynını yapıp takıp çıkıyorsunuz :) Belki birgün yaptıklarımı sizlerle paylaşırım diye Linklerim bölümünde "Fimo" diye bir bölüm bile oluşturmuştum vaktiyle, kim bilir belki arada sizlere sürpriz yapar eklerim yaptıklarımın resimlerini…:) Fimoda benim çok sevdiğim bir teknik var “parke tekniği” diye, dün kurabiye yapacaktım “vanilyalı”…Dr Oetker paketinin üzerinde görüp denediğim ve çok beğendiğim bir tarif… Ben fazladan hamurun yarısına kakao koyarım hep, birde içine konan yağ ve şeker miktarını da bir hayli azalttım ben… İşte yine bu kurabiyeden yaparken parke tekniği uygulamak geldi aklıma bu 2 renk hamurla… Çocuklarınızla birlikte mutfakta hoşça vakit geçirebileceğiniz, üzerinde çalışması, istenilen şeklin verilmesi çok kolay bir kurabiye hamuru bu… Tadanlar da şeklini ve lezzetini çok beğenince, ben de bundan cesaret alarak sizlerle bu kurabiyelerin tarifini ve yapılışını Tatlılar başlığında paylaşmak istedim… Tarifini yazarken ben de anlattım ama yapılışını resimlerle görmek isterseniz, resimlere “parke tekniği” linkinden ulaşabilirsiniz… Oradaki fimo hamurlarını sade ve kakaolu kurabiye hamuru gibi düşünün ama olur mu? :)) Hepinize kucak dolusu sevgiler :))


Safran

Safran
Geçtiğimiz gün Safran yine mutfağına gitti ama minik oğlu biraz rahatsız olduğu için hemen onun yanına dönmek, oğluyla ilgilenmek istedi, orada mutfakta fazla oyalanmak istemedi, bu nedenle doğaçlama olarak bu tarifi yaptı, çabucak olsun da oğlu yesin diye… Amacı oğluna güzel bir sunumla bol sebze yedirip biran evvel toparlanmasını sağlamaktı, zira küçük bey sunum kısmına çok dikkat eder yemeklerde bacak kadar boyuna bakmadan…:))

Amacıma ulaştım sayılır en azından sebze yedirmek konusunda :) tam olarak iyileşmesi için oğlumun biraz daha zaman var sanırım… Çabucak ayağa kalkması için tüm besin gruplarını bir arada içeren bir tarif olsun istedim ve bunun için böyle bir tart iyi bir fikir diye düşündüm… Kafesli tartlar görünüm olarak beni yakalamıştır hep, çok severim… Ama zamanım olmadığından uzun uzadıya hamurunu hazırlayacak kadar bekleyemedim ve milföyden yapmaya karar verdim… İçine de evdeki bütün sebzelerle beraber didilmiş tavuğu ekledim… Sonuçta pişen tartın içindeki renk cümbüşü baharda açan rengarenk çiçeklere benzeyince bu tarife “Milföylü Bahar Tartı” adını verdim :) Resimdeki tartı 2. yapışımda çektim, çok sevdik biz bu lezzeti...Sanırım özellikle çalışan arkadaşlarımız için de pratik ve yararlı bir tarif ortaya çıkmış oldu böylece, deneyince çok beğeneceğinizi umuyorum. Üstelik ertesi güne kalsa da buzdolabına bir folyo sararak kaldırdığınızda tadında da bir bozulma olmuyor, yine lezzetini koruyor, ısıtıp fırında tekrardan yenebiliyor… Tartın tarifi Yemekler linkinde... Bu arada geçtiğmiz günlerde sevgili Cennet ve sevgili Defne beni sobelemişlerdi, ben de arkadaşlarımın 2 sobesini de kendilerine sevgiler göndererek cevaplıyorum hemen, cevaplarımı Genel başlığında bulabilirsiniz...Hepinize mutlu ve sağlıklı olacağınız bir hafta dilerim, sevgiler :)

Safran

Safran
Geçtiğimiz gün internette All Recipes’deki tarifler arasında dolaşırken Avustralya Lamingtonlarının (Australian Lamingtons) tarifini buldum, daha önce pek çok yabancı yemek sitesinde de resmini görüp çok hoşlanmıştım, artık yapmak şart oldu dedim ve tarifi uyguladım… Lamingtons, Avustralyalıların geleneksel bir keki, bir çeşit ıslak kek bu. Önce kek kısmı pişiriliyor ve 1 gece buzdolabında bekletiliyor. Buradaki amaç keki birgün sonra yapılacak çikolatalı sosla kaplama işlemine hazırlamak… Ertesi gün ise hazırlanan çikolatalı sosa batırılıp, bol hindistancevizi ile kaplanıyor. Uzun süre tadı bozulmadan dayanan, mükemmel bir lezzet çıkıyor ortaya… Ben keki önce normal prosedür içinde fırında yaptım sonra Safran Mutfakta dostlarından sevgili Ayşen’e verdiğim sözü de hatırlayarak keki bir de ekmek makinesinde denedim. Sonuç yine güzel oldu, hatta ekmek makinesinde kek yapıldığında, ayrıca çıkan kekin prizmatik yapısı nedeniyle dilimlenmesi de daha kolay oldu diyebilirim… Çünkü bu kek 5x5 cm’lik küpler halinde hazırlanıyor ve hindistancevizine batırılınca nihai görünümü aynı bizim lokumlara benziyor :) Tarifin orijinal çikolatalı sosunun çok miktarda pudra şekeri ihtiva etmesi nedeniyle bu kısımda orijinal tarife sadık kalamadım ama hem kendi uyguladığım sos tarifine hem de orijinaline, Tatlılar-Kekler başlığında kekin tarifini yazarken yer verdim, sizler hangisini uygulamak isterseniz onu seçersiniz…:) Dilerim bizimkiler gibi sizlerde bu tarifi beğenirsiniz…:) Hepinize sevgiler :)

Safran

Safran
ERZİNCAN ÇORBASI ve KABUNE PİLAV

Bu ayki YE-9 etkinliğinin konusu “Yöresel Yemekler”… Ev sahibimiz olan Olsai bizler için bu temayı seçmiş. Benim için bu etkinliğin özel de bir anlamı var çünkü katıldığım ilk yemek etkinliği… Hazır bu temayı da bulmuşken, ne yapsam haklarını asla ödeyemeyeceğim anne ve babamın bana verdikleri emeklerine, yetersiz de olsa bir teşekkür mahiyetinde, her ikisinin memleketlerine özgü 2 tarif hazırladım… Tariflerin her zamanki gibi pratik ama bir o kadar lezzetli, sofranızda her zaman yer alabilecek nitelikte olmasını ön planda tuttum...Seçtiğim tariflerden ilki babamın memleketi Erzincan/Kemaliye mutfağına ait “Erzincan Çorbası”, diğeri ise annemim memleketi Isparta'dan “Kabune Pilav”…Tariflerle beraber Kemaliye ilçesi ve Isparta şehri hakkında kısaca bilgilendirmek de isterim sizleri…


Erzincan/Kemaliye, eski adıyla Eğin, Mustafa Kemal’in anısına bu adı almış bir ilçedir ve Fırat'ın Karasu kolu üstünde, sağ kıyıda kurulmuştur. Mimarisi, kültürü ve doğal güzellikleri ile Çekül Vakfı'nın "7 Bölge 7 Kent Projesi" kapsamında UNESCO'nun Dünya Kültür Mirasına aday olan Kemaliye, aynı zamanda Tarihi Kentler Birliği'nin kurucu üyesidir. Zengin bir kültüre sahip Kemaliye mutfağının hangi yemeğini seçeceğim konusunda aşırı zorlandıysam da büyükannemden öğrendiğim ve çok lezzetli olan Erzincan çorbasını yapmayı uygun gördüm, tarifi Çorbalar linkinde… Eğer sizler de bol malzemeli, tüm ailenin ve özellikle de çocuklarınızın hoşuna gidebilecek lezzetli mi lezzetli bir çorba arıyorsanız tam size göre…

Isparta şehri ise gülleri, ekmeği, halıları ve başta annem olmak üzere renkli gözlü, beyaz tenli, sarışın güzel kızları :)) ile ünlü şehrimiz...:)Isparta yöresinde halk mutfağı çok zengin bir özellik göstermektedir. Sebze, et, tahıl kökenli yemek çeşitlerinin yanı sıra ekmek, börek ve tatlı çeşitleri de yöreye has bir biçimde yapılıp yenmektedir. Bunun yanında Türkiye’nin her yanında görebileceğimiz yemekler bu yörede de vardır. Isparta'da haşhaş ve üzümün yetiştirilmesi yemekleri de etkilemiştir. Önceden çiçek yağı hiç bilinmediği için ya zeytinyağı ya da haşhaş yağı kullanılırmış. Yemeklerin, böreklerin içinde haşhaş yağını ya da kavrulduktan sonra ezilen halini görmek mümkündür. Pekmez de vazgeçilmez tatlı ve tatlandırıcı olarak kullanılmaktadır. Yörede düğün yemeklerini genellikle erkek aşçılar pişirirler. Bu kişiler yemek pişirmesini ustalarından veya yapanların yanında görerek, tecrübe edinme yoluyla öğrenirler. Sizlerle Isparta yöresinden paylaşacağım tarif de zaten düğün yemeklerinin vazgeçilmezi olan “Kabune Pilav”…Tarifini Pilavlar linkinde bulabilirsiniz… Bu pilavı Isparta’da katıldığımız bir düğün yemeğinde küçükken tatma fırsatım olmuştu; şimdi ise evimde sık sık yaptığım bir pilavdır...Sizlere ev ortamında yapılmaya müsait pişirme metoduyla aktaracağım bu pilavın içinde et, nohut ve soğan var. Bitince üzülüp kısa süre sonra tekrar yapmak isteyeceğiniz, evinizin mutfağının ana menüsüne hiç çıkmamak üzere girmeye aday bir lezzet…

Bu etkinliğin teması olarak “Yöresel Yemekler”i seçen Olsai’ye tekrar teşekkür ediyor, etkinliğin bilmediğimiz, hatta unutulmaya yüz tutmuş olan lezzetleri yeniden kazanmamıza, öğrenmemize vesile olmasını umuyorum, hepinize ağız tadıyla geçecek bir hafta dilerim... Sevgiler…

Safran

Safran
Bezelye adlı lezzetli ve çok besleyici sebzeyi ilkbaharda ve yazın veren Bezelye bitkisi, Baklagiller'dendir. Anayurdu bilinmeyen bezelye bitkisi çok eski çağlardan beri Avrasya'da yetiştirilmiştir. Günümüzde dünyanın pek çok yerinde olduğu gibi Türkiye' de de bol bol yetiştirilmektedir. Kansızlığı gideren ve pekliği geçiren bir sebzedir, kan kanserine karşı koruyucu etkisi olduğunu ifade eden uzmanlar, gıda değeri ve insan sağlığı bakımından bezelyenin, fasulyeden daha üstün olduğunu savunmaktadırlar. Bezelye, önemli oranlarda protein, karbonhidrat, fosfor, potasyum ve A vitamini içeren çok önemli bir besin türüdür. Bunun yanı sıra; kolayca çözümlenebilir çeşitli lif maddelerini çok miktarda içerdiğinden bezelye, özellikle kandaki kötü kolesterol düzeyini düşürücü etki yapar, kalp krizi geçirme riskini de azaltır. İçerdiği yüksek orandaki lif maddeleri midede uzun süre kalarak kandaki şeker düzeyi artma ve azalmalarını bir düzene sokarak bedenin enerji düzeyini sabit tutar. Yüksek oranda B1 vitamini içeren bezelye, uykuyu da düzene sokar. İştahı açar ve insanın ruhsal durumunu düzelterek neşeli olmasını sağlar.


Bezelye çeşitlerinden bazılarının yalnızca taneleri yenilir. Oysa kimi bezelyelerin badıcında, parşömen denilen sert tabaka bulunmaz. Sultani bezelye adı verilen bu çeşit, kabuğuyla birlikte yenilir. Bir başka önemli çeşit de, taneleri iri olan araka bezelyesidir. Bezelye taneleri, taze olarak sevilerek çok çeşitli yemekleri yapılıp yenildiği gibi, kurutulup, dondurulup ve konservesi yapılıp ileride tüketmek için saklanmaya da elverişlidir. Ancak çeşitli platformlarda vurgulanan önemli bir konu da bu yönüyle ilgilidir; konserve şeklinde saklanan tüm gıdalar gibi bezelye de çok dikkatli bir biçimde tüketilmelidir… Bezelye konservesi alırken son kullanma tarihini kontrol etmemiz, kullanmak için açtıktan sonra bekletmeden hemen tüketmemiz sağlığımız için yararlı olacaktır…


Geçtiğimiz gün sizlerle Fırında Yoğurtlu-Köfteli Kebap tarifini paylaşmıştık. Orada bezelyeyi 1,5-2 çay bardağı kadar miktarda ve püre halinde kullanmıştık. İşte ben de size vermiş olduğum tariften sonra, kutuda kalan diğer bezelyeleri değişik bir şeyler yapıp hemen tüketmek istedim. Mutfakta biraz şu malzeme biraz bu malzeme derken doğaçlama bir “bezelyeli peynirli tuzlu kek” çıkardım ortaya :) sonuçtan da çok memnun kaldık ailece… Bezelyeler kekin içerisinde çok şeker durmuşlar ayrıca çok da lezzet vermişlerdi peynirle beraber…Bu tuzlu kek, hem hafta içi sabah kahvaltıları için sizlerle paylaşmayı sevdiğim, ye ve çık türü her şeyi içinde bir tarif oldu, hem de çocuklarımız için besleyici bir öğün…Özellikle çocuğunuz benimki gibi küçükse ve oyun oynarken dolaşarak yemek yemeyi seviyorsa çok ideal…:) Tarif Tuzlular başlığında...Kek ufalanmayan bir yapıya sahip, dolayısıyla etraf batmayacaktır :)) Dilerim sizler de dener ve beğenirsiniz, sevgilerimle…:)

Safran
Safran
Vaktiyle çok aradığınız bir şey, hiç ummadığınız bir anda elinize geçerse ne yaparsınız? Ben bugün çocuklar gibi sevindim, uzun süre önce çok arayıp bulamadığım bir grup kitabıma bahar temizliği kapsamında yapılan çekmece düzeltme çalışmaları sırasında rastladım…Benim işte böyle bir sorunum var :) değer verdiğim eşyalarımı aman kaybolmasın, bir yerine bir şey olmasın diye saklayıp, yerini unutuyorum bazen :) Yani saklama kısmı çok başarılı da sonrasında bulma kısmında tökezliyorum...:)) Neyse, bu bulduğum kitaplarımın arasından incecik, her yeri yırtılmış bir yemek kitapçığı da çıktı; çok eski, kapağı filan kalmamış…İçini şöyle bir karıştırdım, çok güzel tarifler var niye sakladığım belli dedim içimden…O güzel tarifleri ilerleyen zaman içerisinde sizlerle paylaşacağım…


Örneğin, bugün güzel bir kebap tarifi denedim bu kitaptan… Her şeyi içinde, değişik, pratik ve hafif bir lezzet, hem çocuklarımız, hem de çalışan arkadaşlarımız için ideal gerçekten, işten gelince hemen hazırlayabileceğiniz türden… İlk başta tarifin kitaptaki resmini görünce, bildiğimiz yoğurtlu kebaplardan zannettim ama değilmiş, tarifin en önemli özelliği köfteyle beraber fırında yoğurdun da pişiyor olması, inanılmaz bir lezzet çıkıyor ortaya, mutlaka denemelisiniz… Tarifi sizlere Yemekler bölümünde sunuyorum ve kitapta da vurgulanan bir hususu hatırlatmak istiyorum… İçerisinde yer alan yoğurt pişirilerek hazırlandığından, bu yemeği tek öğünlük olarak hazırlayıp, sıcak sıcak tüketmekte fayda var denilmiş. Ama bu çok da önemli bir husus değil, çünkü bu kebap o kadar lezzetli ki, ben yanında ezogelin çorba, domatesli bulgur pilavı ve turşudan oluşan bir menü halinde sundum bizimkilere ortada kebaptan eser kalmadı, yani zaten tek öğün yenilebiliyor bu yemek :)) Hepinize iyi bir hafta diliyorum, sevgilerimi gönderiyorum :)


Safran

Safran
Yumurta, satın alabileceğimiz en ucuz ve en kaliteli proteini içerir. Özellikle çocukların büyüme ve gelişmesinde vazgeçilmez gıdalardandır, çünkü demirden, çinkodan ve çeşitli vitaminlerden zengindir. Ancak bu güzel protein kaynağını çeşitli nedenlerle tüketemeyenler de olabilir… Örneğin, yumurta alerjisi ya da yüksek kolesterol gibi sağlık sorunlarınız buna engel teşkil edebilir. Hala kuş gribi vakalarının etkisi altında olup yumurta tüketmeyenlerden ya da yumurtayı sadece tadını beğenmediği için yemeyenlerden de olabilirsiniz… Yumurtasız ebruli kek tarifi işte bu tip durumlar için araştırıp bulduğum bir tarif… Ama evde yumurtam kalmadığı zaman da yaparım ara sıra… Sebep her ne olursa olsun sizlere de yumurtasız bir tarif lazım olabilir diye, değişik ve lezzetli bir kek tarifini paylaşmak istedim… Kim bilir belki hafta sonu kahvaltı için ya da akşamüstü çayın yanına denemek istersiniz diye… Asıl tarif Worldly Recipes’e Hindistan’dan yazan Radha’ya ait, kendisi keki tamamen kakaolu yapmıştı ama ben keki ebruli yaptım, tarif Tatlılar-Kekler linkinde… Hepinize mutlu ve sevdiklerinizle beraber geçireceğiniz güzel bir hafta sonu diliyorum şimdiden, sevgiler…:)
Safran
Elimde 1 kilo kabağım vardı… Hep mücver, fırında oturtma ya da daha önce de tarifini verdiğim bulgurlu mini kabak dolması yaparım ben kabakla, ama bu kez bir değişiklik olsun diye internette şöyle bir dolaştım. Meğer kabağın bilmediğim ne çok faydası varmış… Kabağın haşlama suyu içilirse nezleden ileri gelen baş ağrısını hafifletiyormuş, ayrıca sıkıntıyı geçirip, sinire iyi geliyormuş. Kabak suyu vücuttaki fazla suyun, şişkinliğin atılmasını da sağlıyormuş… Demek ki kabak sık tüketmemiz gereken faydalı bir sebze aslında ama pek de sevilmez nedense değil mi?

Araya taraya BBC Food-Recipes’te Hugh Fearnley-Whittingstall tarafından yazılan aşağıdaki “Creamy Courgette Soufflé / Kremalı Kabak Suflesi” tarifine ulaştım. Kremalı ve yumuşak bir yapısı olan kabak sufle mükemmel bir lezzet oldu, yalnız dikkat etmeniz gereken konu sufleyi sıcak servis yapmak ve fırından çıktıktan sonra sönmeden sofraya hızlıca götürmek, dolayısıyla yemeği hazırlama ve pişirme işlemini, yemeğe oturmadan hemen önce yapmakta fayda var…Tadını çok seveceğiniz bu tarifi yapmanızı hepinize öneriyorum…Malzeme listesi ve yapılışı Yemekler başlığında, şimdiden hepinize kolay gelsin ve afiyet olsun…:) Şansın hep sizlerden yana güldüğü bir hafta dilerim…

Safran
Safran
Ne zaman büyük konuşsam başıma bir iş geliyor :)) Bu çocuklar bizi ne hallere düşürüyor böyle? Asla kendisine hayır diyemeyeceğimi bilen benim minik oğluşumun canı pizza istemiş, elinde pizza tutan bebeğini getirip gözümün içine soktu yine… Çocuk milleti böyle işte nerde sebze var asla ağızlarına sokmazlar, onların işi makarna, patates kızartması, pizza, çikolatayla… Hangi anneyle konuşsam bu menü çıkıyor karşıma :) Ama pizza en masum olanı bunlardan, sayesinde arada bir sürü sebze yediriyorum ben ona fark ettirmeden :))

Çocuğun canı pizza istemiş ne olacak canım yapıverseydin ya dediğinizi duyar gibi oluyorum ama bir itirazım var, istediği zaman elektrikler kesikti, bir tamirat için genel olarak iptal etmişler tüm dairelerinkini… Bunu, şu dersine çalış(a)mayan (!) tembel öğrenciler gibi bahane olsun diye de yazmadım yani :))…Bir süre henüz 2 yaşındaki (yaklaşık diyelim :) tatlışımı ikna faaliyetlerine giriştiysem de, elektrik gelince yapalım annecim dediysem de çocuk bu tutturdu, bağırmalar eşliğinde kabile danslarına benzeyen inatlaşma çırpınmalarına başladığında kendimi mutfakta geçen gün Elif Karlı’nın sunduğu ve yemek tarifleri verilen Yemek Saati programındaki pizza tarifini yapmaya başlamış buldum :) Hakkında büyük konuştuğum tarif de bu oluyor zaten… Programda pizzayı hazırlayıp ocakta tencerede pişirdiklerini gördüğümde ne gerek var dediğimi kabul ediyorum, fırında da pişerdi pizza mis gibi, hamuru farklıydı tarifin işte o nedenle not almıştım… Neyse, bu vesileyle deneme fırsatı buldum, gerçekten pratik bir tarif, hamuru açma derdi yok en azından…Belki bugün ve yarın kahvaltı için, brunch için ya da akşam yemeği için denemek istersiniz diye programda verilen tarifi sizlerle Tuzlular linkinde paylaşayım dedim…Ben de şimdi tekrar yapmaya gidiyorum mutfağa, hepimize kolay gelsin…İyi bir hafta sonu dilerim :) ayrıca bugün 1 Nisan şakalarına da dikkat edin…;)